“Bir insanın sahip olduğu tek gerçek özgürlük, nasıl tepki vereceğine karar verebilme yeteneğidir.”
Epictetus
Stoacılık felsefesi, M.Ö. 3 . yüzyılda Antik Yunanistan’da doğdu ve daha sonra Roma İmparatorluğu döneminde yaygınlaştı. Felsefi okulun kökenleri, M.Ö. 4. yüzyılın sonlarına ve M.Ö. 3. yüzyılın başlarına dayanır. Ancak, Stoacılığın kurucusu olarak kabul edilen ilk filozof, M.Ö. 3. yüzyılın başlarında yaşayan Zenon’dur.
Zenon, Atina’da yaşayan bir tüccardı ve Stoacılık felsefesini öğretmek için Stoacı Stoa Poikile adı verilen bir galeride toplanmıştı. Bu nedenle Stoacılık, “stoa” kelimesinden türetilmiştir. Stoacılığın temel ilkeleri, Zenon’un düşüncelerine dayanırken, bu felsefi okulun en tanınmış figürleri arasında Zenon’un öğrencileri Cleanthes, Chrysippus ve Diogenes Laertius yer almaktadır.
Stoacılığın gelişimi, birçok filozofun katkısıyla devam etti ve felsefi okul, Yunanistan’ın ötesine geçerek Roma İmparatorluğu’nun egemenliği altında yaygınlaştı. Roma’da, Stoacılık özellikle erdemli yaşamın önemini vurgulayan ve insanın içsel dinginliğini sağlama çabalarına odaklanan bir şekilde gelişti.
Stoacılık, etik, mantık ve fizik gibi felsefi alanlarda derinlemesine bir çalışma yürüttü. Ancak, Stoacılar genellikle etik ve ahlak üzerine odaklanarak insanın erdemli bir yaşam sürmesi gerektiğini savundular. Stoacılık, sadece bireysel mutluluğa değil, aynı zamanda toplumsal düzene ve adaletin sağlanmasına da odaklandı.
Böylece, Stoacılık Antik Yunanistan’da Zenon’un önderliğinde doğdu ve gelişimini Roma İmparatorluğu döneminde sürdürdü. Bugün hala, Stoacılığın temel ilkeleri, içsel huzur ve ahlaki değerlerin önemini vurgulayan bir rehber olarak kabul edilmektedir. Stoacılar, insanların hayatlarını daha mutlu, daha anlamlı ve daha ahlaki bir şekilde yaşamalarını sağlamak için içsel dinginlik ve erdemlilik arayışına yoğunlaşır.
Stoacılığın temel prensiplerinden biri, insanın kontrol edebileceği ve edemeyeceği şeyler arasındaki ayrımı yapmaktır. Stoacılar, dışsal etmenlerin ve olayların kontrol edilemeyeceğini, ancak insanın tepkilerinin ve tutumlarının kontrol edilebilir olduğunu öne sürerler. Bu, modern yaşamda da oldukça değerlidir. Çünkü hayatımızda birçok şeyin üzerimizde kontrolümüz olmadığını kabul etmek, içsel huzur ve mutluluğa ulaşmamıza yardımcı olabilir. Pandemi gibi büyük zorluklarla karşılaştığımızda, bunları kabul ederek ve kendi tepkilerimizi yöneterek daha iyi başa çıkabildiğimizi görebiliriz.
Bir başka önemli stoacı ilke de “şimdiki an”da yaşamaktır. Stoacılar, geçmişi geride bırakmayı ve geleceği endişe etmemeyi öğütlerler. Bu, mindfulness ve zihinsel farkındalık uygulamalarıyla benzerlik gösterir. Günümüzde pek çok kişi stres ve kaygı yaşarken, stoacılığın bu ilkesi, insanların şimdiki anın değerini ve güzelliğini fark etmelerine ve dolayısıyla daha mutlu bir yaşam sürmelerine yardımcı olabilir.
Stoacılık, erdemlilik ve ahlak üzerine de yoğunlaşır. Stoacılar, erdemli bir yaşam sürmenin insanı mutlu kılacağına inanır. Adalet, cesaret, ölçülülük ve bilgelik gibi erdemler, stoacılığın temel taşlarıdır. Bu erdemler, günlük yaşamımızda da rehberlik edici olabilir. Örneğin, bir sorunla karşılaştığımızda cesur olmak ve doğru olanı yapmak, bizi içsel dinginliğe ve dürüstlüğe götürebilir.
Stoacılık ayrıca evrensel bir bağlılık ve insanlığa karşı sevgi felsefesini de içerir. Stoacılar, her insanın birbirine karşı sorumluluk sahibi olduğuna inanır ve insanlığın bir parçası olarak herkesin hakkını ve saygınlığını koruma gereğini vurgular. Bu da modern toplumda hoşgörü, empati ve yardımlaşma gibi değerleri teşvik eder.
“Gerçek bilgelik, iç dünyasını dış değişkenliklerden etkilenmeden koruyabilen insandır.”
Marcus Aurelius
Marcus Aurelius’un bu sözü, stoacılığın temel prensiplerinden birini özetler: içsel dinginlik ve istikrar. Stoacılar, dış dünyanın değişkenlikleri karşısında içsel huzuru korumanın önemini vurgularlar. Bu söz, modern yaşamda da oldukça değerlidir. Hayatımızda pek çok şey değişkenlik gösterebilir ve kontrolümüz dışında olabilir. Ancak gerçek bilgelik, bu değişikliklere karşı içsel olarak sakin ve kararlı kalmayı başarabilme yeteneğidir. Bu, zor zamanlarda bile içsel huzuru koruyabilmemizi sağlar.
Stoacı felsefeye göre gerçek bilgelik kavramı, iç dünyanın dış etkenlerden etkilenmeyen bir sakinlik ve istikrar içinde olmasıyla ilişkilendirir. Gerçek bilgelik, sadece entelektüel bir bilgi birikimi değil, aynı zamanda içsel denge, huzur ve sağlamlık anlamına gelir.
Dış dünyada değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu kabul eden stoacılık, insanların kontrol edemeyecekleri dış etkenlerden ziyade, kendi tepkilerini ve tutumlarını kontrol etmelerini öğütler. Bu da, iç dünyadaki istikrarı ve dinginliği korumanın önemini vurgular.
Dolayısıyla stoacı felsefeye göre gerçek bilgelik, dış etkenlerden bağımsız olarak iç dünyamızı sakin ve dengeli tutabilmektir. Bu, bizi içsel olarak güçlendirir ve daha mutlu bir yaşam sürmemize yardımcı olur.