Yol, anlamını durakta kazanır…
Yol’u arayan kişi, ne olduğunu bilmiyor.
Olmak istediği beğenisi ile yaptıklarında; beğenisini biliyor ama yaptıkları?
Neden ve Niçin yaptığını bilmiyor.
Beğenisi ve yaptıklarını bağdaştırmak için, neden yaptığını bildiği bir şey yapıyor.
Yine de… gerçek kendisi sorusu uyanıyor: “Ben bu muyum?”
Bilge birisi cevap verir: “Ne yaparsan O’sun.
Kendini yaptıklarınla yapacaksın.
İlk adım sormandı; şimdi cevap vere vere yürüyeceksin.
Benlik şiirinde tam da bu dizilerle seslenir şair bize ve bu dizeler, insanın kendi varoluşunu anlamlandırma çabasının adeta bir pusulasını sunar…
Evet, yol, anlamını durakta kazanır…
Yola koyulduk. Belki de neyi aradığımızı bilmeden, sadece bir şeyleri arzulayarak… Yol’u arayan kişi gibiyiz aslında; ne olduğunu bilmiyoruz ama içimizde bir his var. Olmak istediğimizi biliyoruz, hayalini kuruyoruz. Ancak yaptıklarımız? Onların nedenini, niçinini çoğu zaman sorgulamıyoruz.
Şairin bize seslendiği dizlerdeki gibi “Neden yaptığını bildiğin bir şey yap,” diyor bir iç ses. Yapıyoruz da. Yine de o soru gelip oturuyor içimize: “Ben bu muyum?” İşte o an, bir bilge çıkıyor karşımıza ve cevap veriyor: “Ne yaparsan O’sun. Kendini yaptıklarınla yapacaksın.”
Oruç Aruoba’nın dizelerinde Onun “benlik” üzerine söylediği her şey, bize bir ayna tutuyor aslında. O aynada, yalnızca kendimizi görmüyoruz; aynı zamanda kendimiz olmak için yapmamız gerekenleri de fark ediyoruz. Sorular, birer mihenk taşı gibi yolumuzu belirliyor: “Ben bu muyum?”, “Neden bunu yapıyorum?” ve belki de en önemlisi, “Kim olmak istiyorum?”
Aruoba’nın dediği gibi, bu sorular yalnızca başlangıç. Cevaplar ise birer durak. Duraklar, yolculuğumuzu anlamlandırıyor; yol, anlamını onlarda buluyor. Hayat bir varış değil, her durakta kendimizi yeniden inşa ettiğimiz, şekillendiğimiz bir süreç. Yaptıklarımız, kim olduğumuzu belirliyor; tıpkı Aruoba’nın şiirlerinde, her dizesi kendi iç dünyasını yansıtan birer oyun alanı misali olduğu gibi…
Oruç Aruoba okuyunca insan, kelimelerin ötesine geçiyor. Her satırında, o satırların arasındaki boşluklarda bile, kendimize dair bir şeyler buluyoruz. “Ne yaparsan O’sun” diyor ya, işte o söz, varoluşumuzun sorumluluğunu omuzlarımıza yüklüyor adeta…
Kendini anlamak, kendini yapmakla mümkün. Bunun farkına vardığımızda ise yolculuğun kendisine odaklanıyoruz. Artık varış noktası değil, o noktaya doğru yürürken kim olduğumuz daha önemli hale geliyor. Bu yüzden belki de, “İlk adım sormandı; şimdi cevap vere vere yürüyeceksin,” diyor bilge. Çünkü her cevap, yeni bir soruya dönüşüyor; her soru, yeni bir farkındalığa…
Biz de böyle bir yolculukta değil miyiz zaten? Durup düşündüğümüzde, yolumuzun anlamını ancak duraklarda keşfediyoruz. Oruç Aruoba, bunu bize öyle güzel anlatıyor ki…
Dizeleri sadece birer şiir değil; birer rehber, pusula…
“Ben bu muyum?” sorusu, insanın kendi varoluşuna en dürüst sorusudur belki de. Ama o sorudan sonra gelen cevap, o kadar derindir ki bizi sarsar: “Kendini yaptıklarınla yapacaksın.” Bu, sadece bir önerme değil; bir yaşam biçimi…
Hayat, neden ve nasıl sorularını sormadan yaşanmaz. Ama o soruları sormak yetmez bazen; onların peşinden gitmek, o cevaplarla yeni yollar çizmek gerek. Aruoba’nın dediği gibi, yolculuğun özü budur: Yolda olmak, kendini aramak ve buldukça yeniden kaybolmaktır. Çünkü bu yolculuk bitmez. Bitmemeli. İnsan, her durakta biraz daha kendini inşa eder…
Oruç Aruoba’nın dizeleri, yalnızca kelimelerden ibaret değil. Onlar, hayatı anlamak isteyen herkes için bir çağrı. O dizelerde insanın iç mücadelesi var. “Yol” dediği, aslında herkesin kendi hikâyesi. Hepimizin bir an için kendimizle özdeşleştirdiği o “Yol”, hayatın ta kendisi!
Bu yüzden diyorum ki: Aruoba’yı okuyun. Sadece okuyup geçmeyin, onunla düşünün, onunla birlikte dizelerde kaybolurken sorular sorun. Belki de cevabınızı bulursunuz. Ya da belki sadece yola devam edersiniz. Her iki durumda da yolculuğunuz anlam kazanır…
Çünkü sonunda fark edeceksiniz: Hayatta çaba, sizi özgürleştirir. Ve unutmayın, “Ne yaparsan O’sun.”
Sevgili şair Oruç Aruoba’nın derin, asil ve bilge ruhu şad olsun…
Sevgiler.