Evren, gizemli bir derinliğe ve büyüleyici bir düzene sahiptir.
İnsanlık, binlerce yıldır evrenin sırlarını çözmeye, doğanın yasalarını anlamaya ve kozmik düzenin işleyişini keşfetmeye çalışmıştır. Bu arayışın bir sonucu olarak, evrenin temel yapısını ve işleyişini yönlendiren evrensel yasalar keşfedilmiştir.
Kozmik evrensel yasalar, doğanın temel prensiplerini ve evrenin derin düzenini açıklar. Bu yasalar, her şeyin birbiriyle etkileşim içinde olduğu ve evrende bir denge ve uyumun bulunduğu fikrine dayanır. İnsanlar, bu yasaları anlamak ve uyum içinde yaşamak suretiyle evrenin akışına katkı sağlayabilir.
“Evrensel Yasalar” hayatın temelini oluşturan prensiplerdir ve evrendeki her şeyi etkilerler. Bu yasalar, fiziksel dünya yasaları gibi değişmez ve evrenin işleyişine dayanır. Bu yasaları anlamak ve onlarla uyum içinde yaşamak, hayatımızı daha anlamlı ve dengeli hale getirebilir.
Evrensel yasaların gizemli rehberliğini öğrenmeye hazır mısın? O zaman, senin için derlediğim bazı temel evrensel yasaların sırlarını keşfetmeye başlayalım.
Yüksek İrade Yasası
Yüksek irade yasası, kişinin niyetlerini, düşüncelerini ve duygularını odaklayarak, evrendeki enerjiyi ve olayları yönlendirme gücüne atıfta bulunur. Düşüncelerin ve niyetlerin, kişinin yaşamını ve deneyimlerini etkilemede güçlü bir etkiye sahip olduğunu öne sürer. Yüksek irade yasasına göre, olumlu düşünme, niyet belirleme, görselleştirme ve meditasyon gibi uygulamalarla kişi, iradesini kullanarak leyhine sonuçları kendine çekebilir ve yönlendirebilir.
Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta ise kişinin Yüksek İrade Yasası’nı uygularken aynı zamanda teslimiyet içinde olması gerekliliğidir. Yani, kişi istediklerini düşünüp hissettikten sonra, sonuçların ne olacağını kontrol etmeye çalışmak yerine, evrenin akışına güvenerek sonuçlara teslim olmalıdır. Bu şekilde, kişi kendi iradesini kullanırken aynı zamanda evrenin akışına da uyum sağlar.
Bu teslimiyet hâli, kişinin olumlu düşünceleri ve niyetleriyle hareket etmesine olanak tanırken, sonuçların belirli bir şekilde gerçekleşmesine dair tutku ve direnci azaltır. Böylelikle isteklerin gerçekleşme olasılığı artar.
“Yüksek İrade, bizi karanlıktan aydınlığa, korkudan cesarete, umutsuzluktan umuda taşıyan bir lambadır; onun ışığında yol alırız.”
Dürüstlük Yasası
Dürüstlük sadece dış dünyaya karşı değil, aynı zamanda kendi iç dünyamıza karşı da geçerlidir. İçimizdeki çelişkili duygularla yüzleşmek ve bunları uzlaştırmak, bütünlüğü ve dürüstlüğü sağlamamıza yardımcı olur.
Korkunun gerçek duygularımızı ifade etmemize engel olmasına izin vermemeliyiz; çünkü aldatıcı iletişim, uzun vadede içsel huzuru ve ışığı kaybetmemize yol açabilir. Bütünlükle davrandığımızda, içimizdeki yüksek enerji ve ilham kaynaklarını açarız ve ilişkilerimizde, hedeflerimizde ve hayatımızda derin değişimler yaşarız. İçeriye daha fazla ışık alabilmek için, hayatı içsel bir dürüstlükle ve en yüksek ışığımıza göre yaşamamız gerekir.
“İçeriye daha fazla ışık alabilmek için, hayatı içsel bir dürüstlükle ve en yüksek ışığımıza göre yaşamamız gerekir.”
Beklentiler Yasası
Enerji düşünceyi takip eder ve hayal ettiğimiz şeye doğru ilerleriz. Dolayısıyla, beklentilerimiz ve inançlarımız, deneyimlerimizi şekillendirir ve renklendirir. Beklentilerimizi değiştirerek, yaşamın her alanındaki deneyimlerimizi değiştirebiliriz.
Bilinçaltı, deneyim yaratmanın anahtarıdır çünkü inançlarımız ve beklentilerimiz genellikle bilinçaltımızda yer alır. Bu nedenle, kendine pozitif sözler tekrarlayan insanlar bile, bilinçaltlarında olumsuz beklentilere sahip olduklarında, bu beklentilerin olumsuz yönlerini deneyimleyebilirler.
Beklentilerimizin mevcut hayatımızdaki etkilerini fark etmek, bize hizmet etmeyen beklentileri değiştirmemiz için bir fırsat sunar. Diğer insanlar ve dünya hakkındaki beklentilerimizi değiştirdiğimizde, yaşamımızın şeklini değiştirebiliriz. Bu değişiklik, sadece beklentileri değiştirmek gibi yapay bir düzeltme değil, gerçekten içsel düşünce ve inançları dönüştürme işlemidir.
Düşüncenin gücünü ve beklentilerin gücünü anlamak, yaşamımızı daha bilinçli bir şekilde yönlendirmemize ve pozitif değişiklikler yapmamıza yardımcı olabilir.
“Beklentilerimiz, gerçekliğimizi şekillendirir; neye odaklanırsak, onu çekeriz.”
İnanç Yasası
İnanç Yasası, insanların sadece dışarıdan aldıkları bilgiye değil, içlerindeki derin bilgelik ve evrensel bağlantıya da güvenmeleri gerektiğini öne sürer. Birçok kez, insanlar dışsal otoritelere (kitaplar, öğretmenler, uzmanlar) fazla güvenirken, aslında kendi içlerindeki bilgeliğe ve sezgilere daha fazla güvenmeleri gerektiğini göz ardı ederler.
Zihnimizin ötesine geçmek ve içsel bilgelikle bağlantı kurmak, kendi varlığımızın tüm düzeylerinde kendimize güvenmeyi sağlar. Bedenimizin ihtiyaçlarını dinlemek ve ona izin vermek, içsel bilgeliğimizin felsefelerden öte olduğunu keşfetmemize yardımcı olur.
İnanç Yasası, zihnimizi bir bilgi deposu olarak değil, yüksek bilgelikle bağlantı kurma aracı olarak görmemizi önerir. Bu, içsel sezgilere güvenmek ve evrensel zekadan beslenmek anlamına gelir. Öz’e gerçekten güvendiğimizde, kendimizle ve diğerleriyle uyum içinde hareket edebiliriz. Bu yasa ayrıca, tüm durumların bize hizmet ettiğine inanarak, yüksek bilgelikle uyumlu bir kabul ve güven içinde olmayı ifade eder. Yani inanç yasasına göre, bizler eylemsiz bir hâlde sadece umut etmek veya inanmak yerine, içsel bilgeliklerimize dayanarak, tüm olasılıklar ve sonuçları kabul ederek doğrudan eyleme geçmeliyiz.
“İnanç, hayal ettiğimiz her şeyin mümkün olduğunu kanıtlar; inandığımızda, evren de bize inanır.”
Yargısızlık Yasası
Bu yasa, tüm yargıların insanlar arasında nasıl bir etkisi olduğu ve tüm bu etkileşimlerin evrensel ruhla ilişkisi üzerine bir yasadır. Evrensel ruhun bizi yargılamadığı, yargıların insan icadı olduğu, kendimizi ve başkalarını yargılamanın aslında ne kadar haksız olduğunu anlatır bize. Yargısızlık, iç huzurun ve kabulün kapısını aralar; diğerlerini olduğu gibi kabul etmek, kendimize de sevgi ve hoşgörüyle yaklaşmamızı sağlar.
Yargıların bizi içsel olarak zayıf hissettirerek kendimizi sürekli kanıtlama ve düzeltme ihtiyacını beraberinde getirir. Bu durum, insanların kendilerini eleştiren insanları hayatlarına daha fazla çektiği ve bu yargılar nedeniyle içsel savunma mekanizmaları geliştirmelerine sebep olur. Zamanla yargılar, yaşam enerjisini keserek dirençler ve negatif kalıplar oluşturduğu için içsel gelişim ve dönüşümü engelleyebileceğinden, yargısızlık yasası ışığında evrensel ruhla bağlantı kurmanın ve kendini kabul etmenin önemi büyüktür.
“Yargısızlık, iç huzurun ve kabulün kapısını aralar; diğerlerini olduğu gibi kabul etmek, kendimize de sevgi ve hoşgörüyle yaklaşmamızı sağlar.”
Şimdiki An Yasası
Şimdiki An yasası, zaman kavramının insan zihninde bir algıdan ibaret olduğu ve aslında sadece şimdiki anın gerçek olduğunu vurgulamaktadır. Geçmiş ve gelecek, zihinsel yapılarımızın dışında var olmayan birer kavramdır ve sadece şimdiki an mevcuttur.
Şimdiki An Yasası; geçmişteki pişmanlık veya gelecekteki endişe gibi duyguların zihnimizde yarattığı görüntülerle ilgili olarak şimdiki anın önemini vurgular. Sorunlarımız genellikle geçmişte yaşanmış bir olayı veya gelecekte olabilecek bir durumu içerirken, şimdiki anın neredeyse hiçbir sorunu olmadığı ifade edilir. Bu yasa, gerçekliği olduğu gibi kabul etmemizi ve zihnimizin oluşturduğu düşüncelerle değil, şimdiki anın gerçekliğiyle ilgilenmemizi önerir. Bedenimizin şimdiki anı yaşadığı ve zihnimizin genellikle geçmiş veya gelecek düşünceleriyle meşgul olması bizleri andan koparır.
Şimdiki An Yasası’nı uygulamak, pratik gerektiren bir süreçtir ve zaman zaman zorluklarla karşılaşabiliriz. Ancak, bu yasa uygulandığında, geçmiş veya gelecek kaygılarının azaldığı ve şimdiki anın niteliğini iyileştiren bir bilinç halidir.
1
“Şimdiki an, hayatın büyüsünü ve güzelliğini keşfetmenin anahtarıdır; anı yaşamak, yaşamın en büyük hediyesidir.”
Kusursuzluk Yasası
Bu yasa, hayata aşkın bir perspektiften bakarak her şeyin kusursuz olduğu ve herkesin kabul edilmesi gerektiğini vurgular. Geleneksel görüşten farklı olarak, aşkın bakış açısıyla her şeyin mükemmel olduğu ve bir tekâmül sürecinin parçası olduğuna inanılır.
Geleneksel bakış açısına göre dünya acı içinde olduğu, çeşitli sorunlarla karşılaşıldığı ve kalıcı bir memnuniyetin mümkün olmadığı belirtilirken, aşkın bakış açısında ise her şeyin bir anlamı olduğu ve tekâmül sürecine katkıda bulunduğu ifade edilir.
Her şeyin kusursuz olarak kabul edilmesi, aynı zamanda kişisel sorumluluğun da kabul edilmesini gerektirir. Bu sorumluluk, dünyaya yardım etmek, farkındalığı artırmak ve olumlu değişiklikler yapmak gibi eylemleri içerebilir. Ancak, bu eylemlerin suçluluk duygusuyla değil, sevgi ve anlayışla gerçekleştirilmesi gerektiğini vurgulanır.
Kusursuz inanç, her şeyin aslında neyin iyi olduğunu bilemeyeceğimizin farkında olmayı ve kusurların bile mükemmelliğini takdir etmeyi içerir. Bu farkındalık, daha büyük bir anlayış ve hayat duygusunun gelişmesine olanak tanır.
“Kusursuzluk, her şeyin tam ve eksiksiz olduğu anlamına gelmez; tam tersine, eksikliklerimizi ve hatalarımızı kabul ederek gerçek kusursuzluğu bulabiliriz.”
Sonuç olarak, her şeyin kusursuzluğunu kabul etmenin, sevgi ve anlayışla hareket etmenin ve tekâmül sürecine katkıda bulunduğumuzda daha derin bir farkındalık ve iç huzurun kapılarını açabilir.
Evet, bu yazımızda evrensel yasalardan ilk 7 tanesini kapsamlı bir şekilde inceledik. Bir sonraki içerik olan “Evrensel Yasaların Gizemli Rehberliği-2” makalesinde diğer yasaların devamına ulaşabilirsin.
Görüşmek üzere, sevgiyle ve takipte kalın.